TÜRKİYE’DE FİNANSAL OKURYAZARLIK GERÇEĞİ VE ALINABİLECEK ÖNLEMLER

10.08.2020 13:47

    Finansal okuryazarlık bireylerin tasarruf ve tüketim dengesini kurabilmeleri, doğru yatırımlara yönelmeleri ve kendi bütçelerini yapabilmeleri için herkeste olması gereken oldukça önemli bir gerekliliktir. Dünyada finansal okuryazarlık düzeyinin ölçülmesi için 2015 yılında 148 ülkede 150.000’den fazla kişiye FINLIT(Financial Literacy)  adı altında yapılmış bir çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaya göre en yüksek finansal okuryazarlık düzeyine sahip ülkeler arasında İsveç, Norveç, Avustralya, Kanada, Hollanda, Danimarka ve İngiltere yer alırken Türkiye 24 puan alarak Özbekistan, Vietnam, Sudan ve Tayland’ın bulunduğu en alt sıralarda yer almaktadır.  Finansal okuryazarlık puanının bu kadar düşük olması bu konunun Türkiye için üzerinde önemle durulması gereken bir kavram olduğunu göstermektedir. Özellikle PISA testinde Türkiye’nin matematik, okuma ve fen bilimlerindeki sıralamasının Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Meksika ile benzerlik gösterdiği düşünüldüğünde yetişkinlerin finansal okuryazarlığının neden düşük çıktığı anlaşılabilir. 

    Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde geçmiş yıllara bakıldığında her yedi ile on yıl arasında ulusal, bölgesel ya da küresel krizden mutlaka en az birinin olduğu görülmektedir. O halde, bizim ülke olarak bu tür durumlara hazırlıklı olmamız gerekmektedir. Bu hazırlık evresi önce tasarruf bilincinin kazandırılması daha sonra da bu tasarrufların risk-getiri dengesinin kurularak doğru yatırımlara dönüştürülmesi ile mümkündür. 

    Finansal okuryazarlığı üzerine Türkiye’de yapılmış çalışmalara bakıldığında özellikle erkeklerin kadınlardan, eğitim seviyesi yüksek olanların düşük olanlardan, bireysel emeklilik sistemine dahil olanların olmayanlardan, mobil bankacılık gibi finansal hizmetleri kullananların kullanmayanlardan daha yüksek bir finansal okuryazarlık seviyesine sahip olduğu görülmektedir. 

    Alınabilecek önlemlerle Türkiye’nin içinde bulunduğu darboğazdan kurtulmak elbette mümkündür. Özellikle ilköğretimde görev yapan öğretmenlere finansal okuryazarlığı anlatacak çeşitli kursların açılması ve ilköğretim çağından itibaren finansal okuryazarlık seviyesinin artırılması gerekmektedir. Kapitalizmin arzu ettiği tüketim toplumu olmayı bırakmak gerekir. Toplumumuzun zaten genlerinde var olan tasarruf bilincini aşılamak için ülke olarak finansal okuryazarlık seferberliği başlatmamız gerekir. Kaynak bulmanın çok maliyetli olduğu günümüzde böyle bir bilinçle ülke kalkınmasına katkıda bulunabileceğimiz unutulmamalıdır. Üniversite sayısının artmasıyla üniversite mezunu olan gençlerin sayıları da artırmıştır. Öğrencinin hangi bölümü okuduğuyla finansal okuryazar olup olmaması arasında bir ilişki olmamalıdır. Çünkü kişi hangi mesleği yaparsa yapsın tüketim ve tasarruf arasındaki dengeyi kurmalıdır. Boşanma istatistiklerine bakıldığında maddi anlamda zorlanıp boşanan çiftlerin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Bunun en büyük sebebi gelir ve harcama dengesinin kurulamamış olmasıdır. Bu anlamda öğrencilerin hangi bölümde okuduklarına bakılmaksızın finansal okuryazarlık derslerinin üniversitelerde konulması, bu alanda halk eğitimde kursların açılması alınabilecek bir dizi önlemlerin başında gelebilir.  Unutulmamalıdır ki finansal okuryazarlığı yüksek ülkelerin elde ettikleri başarılar tesadüfi değildir.